-
1 yaş
yaş1 Alter n; Jahr n;yaş baş Lebenserfahrung f;yaş günü Geburtstag m;yaş haddi Altersgrenze f;-in yaşı ilerlemek älter werden;yaş yetmiş iş bitmiş steinalt, hoch betagt;-in yaşı benzemesin! möge er ( oder sie) länger leben (als der andere Gestorbene)!;-in yaşı ne, başı ne! dazu ist er noch zu unerfahren, zu jung (um mitreden zu können);yaşı yerde sayılası fam möge er doch verrecken!;sekiz yaşına bastı er ist sieben (Jahre alt);sekiz yaşını doldurdu er ist acht (Jahre alt);sekiz yaşından gün almamış das siebte Lebensjahr noch nicht vollendet;çocuk daha yaşında değil das Kind ist noch nicht ein Jahr alt;kaç yaşındasınız? wie alt sind Sie?;yirmi yaşındayım ich bin zwanzig Jahre alt;yaşını (başını) almış insanlar Menschen fortgeschrittenen Alters;yaşınızı göstermiyorsunuz man sieht Ihnen Ihr Alter nicht anyaş21. subst Träne f;yaş akıtmak (oder dökmek) Tränen vergießen;yaşını içine akıtmak fig fam alles in sich hineinfressen
См. также в других словарях:
yaş tahtaya (veya yere) basmamak — bir işte uyanık davranarak aldanmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaş — 1. sf. 1) Nemli, ıslak, kuru karşıtı 2) Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze 3) is. Gözyaşı 4) argo Kötü Bugün işler yaş. 5) argo Zor Birleşik Sözler yaş çayır yaş kesim yaş pasta yaş sebze … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuru — sf. 1) Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. H. E. Adıvar 2) Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan Kuru çöl. Kuru tepeler. 3) Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil… … Çağatay Osmanlı Sözlük